OYUNLAR, KOYUNLAR ve BİZ
Bugünlerde Türkiye siyaseti seçimlere ve olası sonuçlarına kitlenmiş durumda. “Kamuoyu araştırması” adı altındaki kamuoyu oluşturma uğraşlarıyla AKEPE’nin %40’larda oy alacağı ifade edilirken CHP’nin oyu %20 civarı ve MHP’nin oyu ise %12 civarı gösterilmektedir. Kuşkusuz seçim sonuçları bundan farklı olacaktır. Aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu girdabın kurtuluşunun sandıktan çıkmasını beklemek insanımızı aldatan bir oyalama oyunudur. Malesef bu oyunu tek çözüm ve tek gerçek gibi sunmak isteyenler Türkiye’ye bir kayıkçı dövüşü izlettirmektedirler. Ve vatandaşlardan takım tutar gibi parti tutmasını beklemekte ve vatandaşın kafasındaki soruları ve sorulması gereken soruları bir kenera bırakması gerektiği sürekli telkin edilmektedir. Ve böylelikle vatandaş koyunlaştırılmaktadır.
AKEPE bitti SIRADA NE VAR?
Bilimsel düşünce, illüzyona değil somut verilere dayanır. Bugün bizim karşılaştığımız gerçek şudur ki artık eski AKEPE İktidarı diye bir iktidar kalmamıştır. Türkiye Cumhuriyetinin vatanseverlik payandansında buluşan ve Atatürkçülük ideolojisi öncülüğünde harekete geçen ilericileri Tandoğan, Çağlayan ve Gündoğdu ve diğer mitingler daha doğrusu halk hareketleri ve dipdalgasının tsunamiye dönüşmesi ve milletin ayağa kalkması ile bununla beraber Türk Silahlı Kuvvetlerinin de Milletin yanına kılıcını çekerek AKEPE’ye karşı milletle beraber tutum takınmasıyla AKEPE, Cumhuriyet kuvvetlerinin duvarına toslamış ve darmadağın olmuş idi. CHP’nin o dönem gösterdiği muhalefet ve Anayasa Mahkemesinin kararı bence burda önemsiz ayrıntıdır; AKEPE’yi 360’a yakın milletvekiliyle Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şekilde Cumhurbaşkanı seçmeyecek acziyete mahkum eden milletin kendi azmi ve kararlılığıdır. Son üç aydır AKEPE hiçbir söylediğini yapamamıştır, herşeyi yüzüne gözüne bulaştırmıştır. AKEPE’nin ne olduğu konusuna tekrar tekrar girmeye gerek yok artık hepimiz (vatanseverler) biliyoruz bu işbirlikçi vatana ihanet içerisindeki yönetimi. Burda herkesin gözünü açıp görmesi gereken şey şudur, AKEPE ciddi bir şekilde tavır değişikliğine yönelmiştir. Bunun tek sebebi vardır o da AKEPE hükümetinin bitmiş olmasıdır. Artık kendi can çekişen bedenlerinden yeni bir iktidar yaratmaya çalışıyorlar, eski söylemleriyle bunu beceremeyeceklerini bildikleri için son dönemde “aya yıldıza kurban olmaya”, mitinglerde bayrak sallamaya, “Atatürk” kelimesini ağızlarına almaya, partilerine sözde solcu geçinenleri alarak merkezileşmeye çalıştıklarını görüyoruz. Burda siyasetin genel anlamda merkezileştiği bir gerçektir. Milleti aldatma operasyonun yenisi budur: Merkezileşmek. Bunun açılımı şudur; Emperyalizme ve Kapitalizme tam teslimiyet için hokkabazlıkla halkın bütün kesimlerinin oylarını cukka etme yarışı. AKEPE’nin arkasındaki Türkiye Düşmanlarının başında gelen emperyalist ABD yönetimi artık eskisi gibi AKEPE’ye tam destek vermiyor, çünkü AKEPE’nin can çekişmekte olduğunu o da görüyor, o nedenle danışmanları vasıtasıyla Tayyipe “merkezileşmesi/değişmesi” yönünde direktiflerini yolladılar. Tayyip ne de olsa onların elemanı, büyük ihtimalle ABD Dış İşleri Bakanlığı veya Pentagon’a bağlı Güvenlik Biriminin Büyük Ortadoğu Projesinin görevlisi, Tayyip’in kendi deyimiyle “eşbaşkan”. Danışmanları soruyor ABD’li yetkililere “Ne istediniz de yapmadık”. Cüneyd Zapsu da görüşmesinde “Bu adamı deliğe süpürmeyin, kullanın” demiyor muydu? AB’ye karşı “herşeye evet” tutumunu da “Ankaranın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmak” olarak nitelemekteler kendileri. Türk Köylüsüne karşı takındıkları Kasımpaşalılığı, terörislerin babalarına Barzani’ye, ABD’ye, AB’ye karşı göstermek şöyle dursun, ne derlerse “evet” demektedirler. AKEPE için durum böyle, yine de bu çırpınışların da onları kurtaramayacağı kanısını taşımaktayım.Çünkü artık Türk Milleti kontrolü ABD’den almak üzeredir ve ABD bunu görmenin tedirginliğini yaşamaktadır ve bunu önlemeye çalışacaktır. İşte burda asıl sorun gündeme geliyor. Öyleyse sırada ne var? Ulusalcı çevreler, AKEPE İktidarı vatanı pazarlıyorken ve milli devleti haçlıların emri ve himayesinde tasfiye ediyorken, CHP ve MHP koalisyyonu üzerinde durdular. Bu yaraya bu koalisyonun pansuman olabileceği düşünüldü. İlk başlarda herkese bu biraz soru işaretleri de olsa, durumun vehameti nedeniyle sempatik göründü fakat ne zaman seçim atmosferine girildi ve partiler söylemlerini netleştirmeye başladılar, o zaman o soru işaretleri daha da çoğaldı. Önce MHP hayal kırıklığına uğrattı, iyimserlikle vatansever olmaya çalışanları. Nasıl mı? Herkes MHP’den Türkiye bölünmeye giderken en azından bir kesim tabanının arzuladığı milliyetçi tutumu göstermesini bekledi fakat MHP aslına rücu ederek Osmanlıcı takılmayı yeğledi. Barzani’ye laf dokundursa da “Onların arkasındakine” pek fazla laf dokundurmadı en sonunda da bombayı patlattı: “ABD ile stratejik ortaklığı biz kurarız”. Devlet Bahçeli’ye sesleniyoruz, ABD gelmiş ta okyanus ötesinden Irak’ı işgal etmiş, haritalar yayınlamış senin vatanını parçalamak için, bunun altyapısı için Tayyipleri iktidar yapmış. Bunun stratejik ortaklığı mı kalmış? Senin ekonomin bunların elinde, herşeyin bunların elinde, startejik ortak nasıl olacaksın? Bunu artık aklıbaşında herkes bilir ki Türkiye ile ABD müttefik, startejik ortak filan olamaz, stratejik köpek olur ve bölünür gider. Hala bu emperyalist düşman ile işbirliğinden bahsetmek ve sonra da vatanseverlerin oylarına talip olmak tutarsız bir tavırdır. MHP ABD’nin emrinde olduğunu resmen ilan etmiştir. Bu sözlerimin hedefi MHP’de egemen olan ve diğerlerini kullanmakta/kandırmakta olan ABD ile işbirlikçiliği önerenleredir. Ayrıca üzerinde çokça durup düşünülmesi gereken şey 1 Mart Tezkeresi gibi Irak İşgali’nin Kuzey cephesi olmak, vatana ihanet ve vatanın ABD askerlerince işgali anlamına gelen tezkereyi getiren Amerikancı bürokrat Deniz Bölükbaşının MHP’den aday olması, yine Bilderberg toplantılarında boy gösteren Gündüz Aktan’ın da MHP’den aday olmasıdır. Yani Amerikancılar MHP’nin kurmayı haline gelmiştir, MHP yönetimi de Amerika ile işbirliği çizgisini benimsemiştir. Kişiler bazında değil olayı sadece yönetsel ve sonuç bazında değerlendiriyorum. “ABD ile stratejik ortaklık kurmak” demek işbirlikçilik demektir ve bu AKEPE’nin çözümü değil, AKEPE’nin alternatifi bir işbirlikçi olmak demektir.
CHP’ye gelince. CHP son 20 yılının en vatansever en ulusalcı çizgisindedir çünkü CHP tabanı bunu zorunlu kılmıştır fakat CHP’nin bu tavrı bugünkü olağanüstü şartların gerektirdiği bir tavır değildir. Son derece yetersiz, net olmayan, bulanık bir tavırdır ve “kemalist” diyemeyeceğimiz bir yerdedir. CHP bugün İttihatçılığın geleneklerine sahip çıkmaktadır ve sosyal demokrasi ile vatanseverliği bir arada tutmak istemektedir ancak bir türlü kemalist tutumu benimsememekte ve bunu marjinal görmektedir. Burda da yine sözkonusu olan CHP’nin içindeki yüzbinlerce kemalist değildir elbete hatta en üst düzeylerde, önemli kademelerde kemalistler de vardır, Atatürkçü duyarlılığı çok olan insanlar, Atatürkçülüğü doğru algılayan insanlar sayısızdır CHP’de ama malesef Altı Ok, yönetim felsefesine, parti tüzüğüne yansımadığı gibi, seçim beyannamesine de yansımamıştır doğru dürüst. CHP halen AB gibi milli devletin tasfiyesi projesine “onurlu giriş”ten söz etmekte,” ABD ile dengeli politika yürütmek” gibi, “IMF ile doğru ilişki” “serbest piyasaya bağlılık” gibi söylemlerle dış güçlere ve içerdeki uzantısı olan komprador burjuvaziye yaranma telaşındadır. Hem de kendi tabanını sarsma ve beklentilerini karşılamama pahasına. Daha kötüsü zihinleri doğru yönlendirilmeyi bekleyen CHP’lileri kemalist ideolojiden uzak tutmak ve onları oyalamak pahasına! Herhalde bu tutumu benimseyecek ve savunacak değiliz. Elbette eleştireceğiz hatta daha çok eleştireceğiz bu eleştirilerimiz AKEPE’nin ekmeğine yağ sürmek değildir, tam tersine milleti düşünmektir ve kemalistliğimizin bir gereğidir.
CHP-MHP Koalisyonuna Uyarı
İşte bu karamsarlık atmosferi içerisinde, AKEPE’den kurtulmak isteyenler can simidi olarak yine de seçimleri ve seçimlerde CHP-MHP koalisyonunu görecekler. Önceden ulusalcı çevrelerin kontrolünde ve desteğiyle yükselen bu koalisyon şimdi kendileri kontrolü ele almış durumda. Çünkü halk sorgulamaksızın, korkuyla, telaşla, içine sinmeyerek can havliyle bu koalisyona yöneldi ve kendi canının güvenliğini, vatanının ve milletinin namusunu ve Cumhuriyetin tüm değerlerinin geleceğini onlara bırakacak. Büyük bir sorumluluk CHP-MHP birlikteliğini bekliyor. Seçim öncesi verdikleri sınav vasat, eğer gerçekten ABD ile stratejik ortaklık, IMF ile iyi ilişki, AB ile onurlu üyelik, serbest piyasa gibi birşeye girişirlerse millet AKEPE’ye gösterdiği sabrın yüzde birini CHP-MHP’ye göstermeyecektir. Türkiye büyük bir bataklığa saplanacaktır. CHP-MHP’nin emperyalizme teslimiyeti demek Türkiye’nin büyük sorunlarla karşılaşması demek olacaktır. Bunu fırsat bilen muhalif AKEPE’nin başını çekeceği işbirlikçiler-hainleri bunu ellerindeki maddi güçle çok iyi kullanacaklardır. Özellikle yaranmaya çalıştıkları dış güçler Türkiye’nin ekonomisine istedikleri anda müdahale edebilecekler ve CHP-MHP koalisyonunu güç durumda bırakacaktır, kendisine mecbur hale getirmeye çalışacaktır. Onlara biat edilerek bundan kurtulmaya çalışmak daha büyük tavizleri ve en sonunda bir yıkımı doğurur. En acı olanı da yıllarca merkez sağın ve bilinçli emperyalizm işbirlikçilerinin yaptıklarının faturasının bu hükümete kesileceği gerçeğidir. Her ne kadar Türkiye düşmanı güçler kendi adamlarını bu partilere yerleştirse de, özellikle CHP için söylüyorum, bu partinin tabanı, geleneği ve genetiği o Türkiye düşmanlarını ürkütür ve o nedenle CHP iktidarının fazla işbaşında kalmasını istemeyeceklerdir.Çünkü CHP diğerlerinden farklı olarak bir balık gibidir, elde tutması öyle kolay olmaz onlar için. MHP’nin genetiğinde işbirlikçilik olsa da Yeniçağ’ın yarattığı sinerjiyle birlikte vatanseverlik ve Antiamerikancılık MHP’nin temellerini tehdit eder boyuta ulaştı, dış güçler bunu da tehlikeli görecektir. O nedenle Türkiye düşmanları bu hükümeti bir süre sonra yok etmeye çalışacaktır, eğer bu hükümet onlara seçim öncesi olduğu gibi sonrasında da yaranmaya yönelik tavır takınırsa da malesef yok olup gideceklerdir. Bunun aynısını 3 Kasım seçimlerinde gördük. MHP-DSP-ANAP dış güçlere yaranmak için ellerinden geleni yaptılar ama sonunda fişleri çekildi ve işleri bitirildi. Aynı hataya tekrar düşerlerse hem Atatürkçüleri-vatanseverleri hayal kırıklığına uğratmış olacaklar hem de kendi idam fermanlarını imzalamış olacaklardır. Bizden söylemesi.
Son Söz
Tam Bağımsız olmayan ülkelerde seçimler bir aldatmacadır, bir horoz döğüşüdür ve vatandaşın gazını alma operasyonudur. O nedenle OY’una gelmeyin ve mensup olduğunuz siyasi partilere ülke çıkarları ve Atatürkçülük doğrultusunda olmaları için sürekli baskı yapın. Eğer bu taleplerinize/eleştirilerinize cevap vermiyorlarsa başka seçenekleri düşünün: Eğer demokratik yollarla mücadele etmek istiyorsanız başka bir siyasi parti düşünebilirsiniz ama unutmayın ki Türkiye’nin kurtuluşu ve Atatürkçülüğün iktidarı demokratik yollardan olmayacaktır.
Tek Yol Kemalist İhtilal